Louis Pasteur Neyi Buldu? Buluşları ve İcatları Nelerdir?

Louis Pasteur Neyi Buldu? Louis Pasteur 72 yıl yaşamış olan bir mikrobiyolog ve kimyagerdir. Fransız asıllı olduğu bilinmektedir. Tıp tarihinde kuduz aşısını bulan kişi olarak adı sıkça anılır. Mikroboyoloji ve kimya alanında yaptığı araştırmalar ve elde ettiği sonuçlar ile tıp gelişimine katkıda bulunmuştur. Yazımızın devamını inceleyerek Louis Pasteur hakkında merak edilenlere, hayatı ve buluşlarına ulaşabilirsiniz.
Louis Pasteur Hayatı
Louis Pasteur 27 Aralık 1822 yılında Fransa’da doğmuştur. Dole kentinde doğduğu bilinen ünlü bilim insanı kimya ve mikrobiyoloji hakkında birçok çalışma yürütmüştür. Kendisi Fransız devrimi sonrasında özgürlüğüne kavuşan insanlardan birinin torunudur. Devrim öncesinde dedesinin köle olduğu bilinmekteydi.
Pasteur’un babası ise rütbeli bir askerdi. Kendisinin Napolyon’a ait olan orduda astsubay olduğu bilinmektedir. Napolyon’un düşüşünden sonra dahi babası sadakatini korumuş ve oğlu Louis’e de bu vatan sevgisini aşılamıştır. Aile geçimini dericilik ile ilgilenerek sağlıyordu. Pasteur ailesinin o günün şartlarında oldukça fakir olduğu da bilinmektedir.
Pasteur hayatı boyunca sadece bilim dalında yaptıkları ile değil aynı zamanda istikrarlı ve özgüvenli tutumu ile de anılmaktadır. Söz konusu eğitim olduğunda ise kendisinin okulda pek de başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Okul yıllarında sıklıkla balıkçılık ve portre çizimi ile ilgilenmiştir.
Okul hayatının ilk yıllarında pek bir başarı yakalamamıştır. Ancak okul hayatının ilerleyen yıllarında bu durum tam tersine dönmüştür. Kendisinin yıllar sonra dahi adı anılacak bir bilim insanı olacağı okul hayatının ilk yıllarında kimsenin aklına gelmezdi.
Pasteur’un oklu hayatının ilk yıllarında çizdiği portrelerin günümüzde hala Pasteur endüstrisinde saklandığını biliyor muydunuz?
Pasteur Hayatı ve Bilim Alanındaki Çalışmaları
Pasteur 19 yaşına geldiğinde mevcut okulunu bıraktı ve bilimle ilgilenmeye başladı. Bilim ile olan ilgisi sonucu öğretmenlerinin de yönlendirmeleri ile öğretmenlik mesleğine ilgi duymaya başladı. Bu kararı doğrultusunda ilgili bir eğitim merkezine başvurdu ve başvurusu kabul edildi.
Giriş için gerekli olan sınavda başarılı olmuştu. Ancak Pasteur kendini yeterli görmüyordu. Bu nedenle öğretmenlik eğitimini erteleyerek kendini fizik, kimya ve biyoloji alanlarında geliştirmeye karar verdi. Bu karar sonrasında da eğitmenlik yerine bilim ile daha yakından ilgili olduğunu keşfetti.
Pasteur o gün öğretmen olmak için enstitüye gitseydi günümüzde kendisini andığımız nitelikleri belki de gelişmeyecekti. İlgili olduğu alanı keşfeden Pasteur bilim ile daha da içli dışlı olmaya başladı. Bu süreçte kristaller kendisinin ilgisini çok çektiğinden bu alana da eğildi.
Pasteur genç yaşta laboratuvar asistanlığı yapmaya başlamıştır. Bu başlangıç onun bilim ile olan ilgisinin keşfedilmesi ile olmuştur. Sık sık deneyler yapan Pasteur kristaller üzerinde çalışmalar yürütmüştür. Deneyleri ve çalışmaları ile yaşadığı dönemde adı duyulan genç bir bilim aşığı haline gelmiştir.
Döneminde ün kazandıktan sonra Eğitim Bakanlığı tarafından kendisi için öğretmenlik teklifi iletildi. Öğretmenlik yapması talep edilmesine rağmen dönemde bakanlığa yapılan baskılar ile Pasteur’un Strasburg üniversitesinde yardımcı profesörlük unvanına sahip olması sağlandı.
Yardımcı profesör olarak üniversitede birçok çalışmada yer almıştır. Pasteur hakkında birçoklarının bildiği bir şey varsa o da kendisinin asla boşa zaman geçirmemesidir. Pasteur hayatı boyunca asla aylaklık etmemiştir. Bu tutumunda babasının ve yaşam şartlarının da etkisi vardır.
Dürüst ve çalışkan bir bilim insanı olan Pasteur üniversitede akademisyen olduktan kısa bir süre sonra dekanın kızına aşık olmuştur ve bunu saklamamıştır. Dekana yazdığı mektupta şu ifadeler bulunmaktaydı.
“Sayın Dekan, mevcut durumumu saklama gereği duymuyorum, tamamen fakir bir insanım. Sahip olduğum tek şey ise , yürekliliğim, sağlıklı oluşum ve adımdır. Geleceğim, zamanla eğilimim değişmez ise, kimyasal araştırmalara adanmış olacaktır. Beklediğim sonuçları çalışmalarımdan alırsam, ileri bir zamanda Paris’e yerleşmeyi umuyorum. Beni olumlu karşılarsanız, resmi olarak kızınız ile evlenme amacıyla babam hemen Strasburg’a gelecektir.”
Bu mektubu sonrasında olumlu geriş dönüş alan Pasteur hayatı boyunca yanında kalacak olan Maire Laurent ile evlenmiştir. Evlilik yılları ise 1849 yılı olarak bilinmektedir. Evliliğinde herhangi bir sıkıntısı olmadığı ve gayet mutlu olduğu tahmin edilmektedir. Eşi Maire onu çalışmalarında her daim desteklemiştir.
Evlilikleri boyunca bazı zorluklar ile de karşılaşmışlardır. Onların en büyük imtihanları ise evlatları ile olmuştur. 4 çocuğu bulunan çiftin 3 çocuğu farklı hastalıklar nedeni ile ölmüştür. Bir oğulları kalmıştır. O oğulları da 20’li yaşlardayken Alman esiri olmuştur. 1871 yılında Alman esiri olmasının ardından Pasteur elindeki tüm işleri bırakmış ve oğlunu beklemiştir. Savaş sonuçlandıktan sonra Fransa’nın mağlup olması ile birlikte Pasteur da oğlunu aramaya başlamıştır.
Pasteur oğlunu arama sürecinde iken bir sonuca ulaştı. Çocuğunu buldu ancak bulduğu zaman çoktan ağır bir şekilde hasta olduğunu gördü. Almanlar tarafından evladına yapılanları bir türlü hazmedemeyen Pasteur bundan yıllar sonra Almanya tarafından kendisine layık görülen madalyayı da istemeyerek geri çevirmiştir.
Pasteur ve Bilimsel Çalışmaları- Fermantasyon
Pasteur’un adını tüm Dünyada duyulmuş biri haline getiren bilimsel çalışmalarından biri de mayalanmadır. Mayalanma diğer bir adı ile fermantasyon bazı maddelerde meydana gelen farklılaşmaları ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.
Fermantasyon besinlerin hızlı bir şekilde bozulmasına imkan tanıması nedeni ile büyük ses getirmiştir. İçerisinde et ve yumurta barındıran ürünlerin özellikle fermantasyon ile kolayca çürüyebildiğini keşfetmiştir. Fermantasyon aynı zamanda şarap üretimi için de önem taşıyan bir gelişmeydi.
Fermantasyon ile yapılan şarapların her seferinde aynı sonucu vermemesi kimi zaman da sirke oluşması insanlar için güvensizliğe neden oluyordu. Ancak Pasteur çalışmaları ile fermantasyona dair bilinmeyen birçok bilgiyi açığa çıkarmıştır.
Pasteur ve Pastörizasyon Yöntemi
Pasteur araştırmaları sırasında sütün daha uzun süre tüketilebilir olması için de bir yöntem keşfetmiştir. Sütü belli bir sıcaklığa kadar kaynatıp sonra soğutmayı gerekli kılan bu yöntem ile süt içerisinde bulunan mikroplar kırılmaktaydı.
Mikroplardan arındırılmış sütün sağlıklı bir şekilde tüketilebilmesi için sterilize olmuş kaplara konması gerekiyordu. Bu keşfi ile birlikte kendi adını verdiğimiz pastörizasyon yöntemini hala kullanmaktayız.
Pasteur ve Mikrop Kuramı
Pasteur mikrop kuramı ile birlikte fermantasyon hakkında bilinmeyenleri ortaya çıkarmıştır. Günümüzde hala kabul gören mikrop kuramı fermantasyon hakkında birçok bilgi verir. Pasteur fermantasyona neden olanların gözlerimiz ile göremeyeceğimiz küçük canlılar olduğunu söylemiştir.
Besinlerin değişmesine neden olanlar da bu canlılardır. Bu küçük canlılar üzerinde kontrol gücüne sahip olmanın yolunun ise ısı kontrolü olduğunu mikrop kuramında ifade etmiştir.
Pasteur ve İpek Böcekleri Üzerine İncelemeleri
Pasteur ve ipek böcekleri üzerine yaptığı incelemeler beraberinde onun bir üretim teknolojisi üretmesine imkan tanımıştır. Yaşadığı dönemde ipek böceklerinin sıkça hastalanması ipek sektörünün oldukça olumsuz etkiliyordu. Bu konuda yardım istenince Pasteur araştırma yapmaya başlardı.
İpek böceklerinin sağlıklı ve hasta yumurtalarını birbirinden ayırmaya yönelik yaptığı üretim teknolojisi ile hasta ipek böcekleri ile sağlıklı olanlar birbirinden ayrılabiliyordu. Hasta ipek böceklerinin oluşumunu engellemeye yönelik bu adım kendisinin daha da ünlenmesine imkan tanımıştır.
Pasteur çalışmalarına hız kesmeden devam etti. Kristaller üzerine yürüttüğü çalışmalar onu mikrobiyolojiye daha da itti. Hatta Pasteur tarafından gerçekleştirilen başarılı fermantasyon yöntemi ile artık fermantasyona insanların bakış açısı da değişmiştir.
Pasteur ve Kuduz Aşısı İcadı
Pasteur adını en çok da kuduz aşısı ile duyurmuştur. Kuduz aşısını bulması ise yine uzun çalışma ve araştırmalar sonucu mümkün olmuştur. Pasteur kendisinden önce var olan ve kabul gören bir görüşü kabul etmeyi reddediyordu. Bu görüş spontane üreme görüşüdür.
Spontane üreme bazı canlıların kendi kendilerine doğabileceklerini söylemektedir. Pasteur ise kesinlikle bu görüşü kabul etmemiştir. Görüşü kabul etmemekle birlikte bu alanda çalışmalar yürütmeye başlamıştır. Birçok hastalık üzerine uzun uzun araştırmalar yapan Pasteur sonunda kuduz aşısını bulmuştur.
Pasteur’dan önce kuduz için oldukça ilkel tedavi yöntemleri kullanılmaktaydı. Pasteur ise ilk kez hayvanlar üzerinde buluşunun işe yaraması ile birlikte 9 yaşındaki bir çocukta aşısını denedi. Çocuk kuduz bir köpek tarafından ısırılmıştı. Üstelik tek bir yerinden değil birçok yerinden ısırılmıştı. Mevcut ilkel yöntemler çocuk için uygun değildi. Pasteur bunun üzerine aşısını çocuk üzerine denedi ve çocuk kurtuldu.
Hayatı boyunca birçok çalışması ve bilim dünyasına yaptığı kazanımları ile Pasteur adını birçok yere vermiş bir bilim insanıdır. Kendisi hayatının ilerleyen yıllarında tam olarak ifade etmek gerekirse 1887 yılında Pasteur Enstitüsünü kurmuştur. Enstitüde yaptığı çalışmalarda başka bilim insanları ile de birlikte tetanoz aşısı, difteri gibi alanlarda da araştırmalar yürütmüştür.
Pasteur 72 yaşında 28 Eylül 1895 yılında hayatını kaybetmiştir.